DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan, partisinin dördüncü mitingini dün Siirt’te yaptı. Babacan, mitingin akabinde; gazetecilerin sorularını yanıtladı. Babacan, “Altı partinin evvelce açıklamasındansa, aday çıksın kendisi açıklasın. Adaylığını açıklarken, anayasanın kendisine verdiği yetkileri nasıl kullanacağını söylesin” dedi. Babacan, HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş’ın hür kalmasından yana mısınız?” sorusuna, “Demirtaş davası üzere siyasi içerikli davalar var ve hukuk yerinde yürümüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Babacan, Cumhurbaşkanı’nın yetkilileri ile ilgili bir soruya; şu cevabı verdi:
“Kastımız; istişareye dayalı bir idare anlayışıdır. Mevcut sistemde cumhurbaşkanı tek imzayla; hem düzenleme hem de atama yetkisine sahip. Tek bir partinin, tek bir adayla yüzde elli artı biri sağlayıp da cumhurbaşkanlığı seçiminde başarılı olma ihtimalinin olmadığı bir seçime gidiyoruz. Bu yüzden ortak aday hedefliyoruz.
2018’de Sayın Erdoğan da tek başını seçilemedi aslında. MHP’nin iştirakine mecbur oldu. MHP takviyesi olmasaydı, Erdoğan birinci tıpta seçilemezdi. MHP milletvekillerini katmazsanız AK Parti’nin Meclis’te çoğunluğu da yok. Hasebiyle mevcut sistem, partileri iş birliğine zorluyor.
Madem ortak aday diyoruz, madem altı parti ortak bir yönetme iradesi ortaya koyuyor; işte bu yönetme iradesinin somut bir metne dökülmesi, o metne de mutabık kalınması gerekiyor. Ondan sonra da ortak adayla seçime gidilirse belirsizlikler ortadan kalkar ve seçmenin muhalefete inancı artar.
‘ADAY TARTIŞMASI KİMLİKLER TARTIŞMASINA DÖNÜYOR’
Bu dediklerimiz zati yapılmadığı için ve aday isimleri üzerinden toplumda ağır bir tartışma geçtiği için iktidar bunu şu anda kendi istediği üzere kullanabiliyor. Parlamenter sisteme geçiş sürecinin detayları, ortak cumhurbaşkanı adayı için belirleyeceğimiz ortak politik telaffuz üzerinde mutabakattan aday isimleri üzerinden yapılan tartışmalar, isimler üzerinden süregelen tartışmalar; sıkıntıyı kimlikler, ideolojiler tartışmasına çeviriyor.
Daha ne yapılacağına karar verilmeden ortak bir seçim beyannamesi, ortak bir hareket planı, ortak bir yol haritası, geçiş ve yol haritası konuşulmadan; yalnızca adaylar üzerinden gidildiğinde adayların temsil ettiği kimlikler, ideolojiler üzerinden bir tartışma furyası yaşanıyor. Bunun adaylara da altılı masaya da Türkiye’ye de yararı yok.”
‘SEÇİM BEYANNAMESİ ÜZERİNDE ALTILI MASA OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLIYORUZ’
Babacan, altı siyasi parti genel liderinin 2 Ekim’de başlayacak ikinci çeşit görüşmelerinde; seçim beyannamesi, geçiş süreci yol haritası üzere hususların yer alıp almayacağı ile ilgili soru karşısında şunları söyledi:
“Altı genel lider bu bahislerin artık konuşulması ve bir mutabakata varılması konusunda hemfikir. Kamuoyu da bilsin bunu. Biz mart ayında bunu önerdik ancak o gün itibariyle tam bir mutabakat yoktu. Lakin bugün için artık mutabakat var. Çok değerli bir ilerleme. Altı partinin ortak bir seçim beyannamesi çalışması ve bunun ortak bir mutabakata dönüşmesi 2 Ekim’de başlayacak ikinci çeşit görüşmelerinden en büyük beklentimiz. Bizim tekliflerimiz hazır. Öteki partiler de somut çalışmalarla gelebilirlerse ilerleyebiliriz. Vatandaşlara somut kelamlar söyleyebilmeliyiz artık. Çok kritik bir süreç. Zira mevcut anayasal sisteme nazaran, parlamenter sistemin de ruhuna nazaran ülkeyi yönetmemiz gereken bir geçiş süreci yaşayacağız.
‘KENDİSİNİN ÇIKIP AÇIKLAMASI DAHA ŞIK’
Partiler, hangi alanda hangi siyasetle ilerleyeceklerini ortaya koymaya başladılar. Hareket planları açıklanıyor. Onların hepsinin ortak bir söyleme dönüşmesi gerekiyor. Partilerin ortaya koyacağı fikirlerin yanında, ortak adayın kendi görüşleri, kendi ekleyecekleri de olabilir. Katılmadığı şeyler de olabilir. Yani, ortak adayın benimsemeyeceği bir şeyi kimse, ‘sen çık konuş’ diyemez. O denli bir şey de yok yani. Hatta bizim tercihimiz, geçiş sürecinin yol haritasının ortak adayın kendisi tarafından açıklanmasıdır. Yani kendi cumhurbaşkanlığı yetkilerini hangi kaidelerde ve nasıl kullanacağını kendisinin çıkıp açıklaması. Bu, daha şık. Altı partinin evvelden açıklamasındansa aday çıksın kendisi açıklasın. Ve böylelikle kamuoyunun önüne çıksın. Adaylığını açıklarken, anayasanın kendisine verdiği yetkileri nasıl kullanacağını söylesin.
Parlamenter sisteme geçilene kadar ülke nasıl yönetilecek? Partiler ortasındaki istişare sistemi nasıl çalışacak? Bütün bunları bir paket halinde sunarsak toplumun önüne, belirsizlikleri azaltmış oluruz. Başarma ihtimalimizin de böylece çok yükseleceğini düşünüyoruz. Evet, çok açık. Biz artık çalışmaların temposunun artması gerektiğini ve daha somut sonuçlarla vatandaşlarımızın karşısına çıkmak gerektiğini söylüyoruz.”
‘KILIÇDAROĞLU’NUN PARTİ İÇİNE VERDİĞİ BİR MESAJ’
Babacan; CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Artık bilmek zorundayım. Siz hakikaten benimle birlikte misiniz?” açıklamasının anımsatılması üzerine de şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun parti içine verdiği bir bildiri olarak okuduk son kelamlarını. Her partinin adaylıkla alakalı bir iç kıymetlendirme süreci olabilir. Her partinin adaylıkla alakalı bir dış bağlantısı de kelam konusu olabilir. Her partinin kendi bileceği iş. Ancak biliyorsunuz bu işlerde; bir, her partinin münferit gündemi vardır, bir de altılı masanın gündemi vardır. Altılı masanın gündeminde bu husus yok. Seçim takvimi yaklaşana kadar da olmayacak, karar almış durumdayız.
‘GÜNÜ GELİNCE ALTILI MASAYA BİZ DE ADAY SUNARIZ’
Biz, kendi partimiz içerisinde bu türlü bir süreç başlatmadık. Arkadaşlarımız ikili, üçlü, bir ortaya geldiklerinde birbirleriyle fikir paylaşabilirler. Herkesin fikir özgürlüğü var. Lakin bugüne kadar benim olduğum ortamlarda ben bu türlü derinlemesine bir isim değerlendirmesine sıcak bakmadım.
Biz ne yapacağız diye sorarsanız; altılı masa gündemindeki öncelikli çalışmalarında ilerledikten sonra cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda parti teşkilatlarımızdan, parti idare konseyine kadar geniş bir istişare süreci yürüteceğiz. Sonunda da altılı masaya herhalde elimizde kısa bir listeyle gideceğiz. Günü gelince yani, biz de altılı masaya aday listesi sunarız. Aday adaylarımızı, sıcak baktığımız isimleri altılı masada konuşacağız.”
‘HEPSİ GÜNÜ GELECEK DENETLENECEK’
Babacan, “Türkiye’de birtakım sermaye kümelerinin yurt dışına çıkardığı paralarla ilgili savlara ve devletin kimi milletlerarası kuruluşlarla imzalamış olduğu mutabakatların iptal edilip edilmeyeceğine” ait soruya ise şu karşılığı verdi:
“Türkiye’de hukuk dışı ve etik kuralların dışında çok ağır uygulama var ve her yerde var. Bunların vakti geldiğinde tamamının, tekrar hukuk içinde ele alınıp denetlenmesi gerekecek. Yani burada yargı kontrolü değerli. Burada idari kontrol değerli. Burada Meclis kontrolü değerli. Muhakkak başlı; insanların zihnindeki büyük sıkıntılar, büyük kuşkular, bu bahsettikleriniz dahil… Bunların hepsi günü gelecek, denetlenecek. O bahiste herkesin içi rahat olsun. Beşerler kızgın, anlıyorum. Bazen rövanşist hisler da bu türlü ağır basabiliyor bu bahislerde.”
‘AMACIMIZ, TÜRKİYE’DE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ’
Babacan, “Siirt halkı; eski HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş’ın, sizin AK Partili olduğunuz periyotta tutuklandığından şikayetçi. Demirtaş’ın özgür kalmasından yana mısınız?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Biz halka adalet vaat ediyoruz. Şu anda yargı hükümetten gelen talimatlarla yürüyor. Bizim arkadaşlarımız pek çok belgeyi inceledikleri üzere Demirtaş evrakını da incelediler. O devirde bizim arkadaşlarımız belgeyi inceleyip baktığında tutuklu yargılanmasını gerektirecek hiçbir öge görmediler. Ve ben bunu söz ettim o devirde. Artık de o denli. Demirtaş davası üzere siyasi içerikli davalar var ve hukuk yerinde yürümüyor. Kavala davası da o denli. Siyasi iktidar, kafayı taktığı herkesle uğraşıyor. Buradaki ileti; herkese, iş dünyasına verilmek isteniyor: Başımı bozma, seni süründürürüm. Talimatım olmayınca da kimse mahpustan çıkamaz. Bir kişiyi içeride tutup, binlerce insanı endişe ve baskı altında tutabiliyorlar bu biçimde. Bizim hedefimiz Türkiye’de hukukun üstünlüğünü sağlamak. Bunu herkes için yapmak.”
Babacan, DEVA Partisi’nin “din ve laiklik politikaları” başlıklı bir hareket planının olup olmayacağı sorusuna ise şu karşılığı verdi:
“Temel haklarla ilgili bir aksiyon planımız olacak. Parti programımızda inanç özgürlüğünden, ibadet hürriyetinden bahsederken, insanların inançları doğrultusunda örgütlenebilme özgürlüğünden de bahsediyoruz. Parti programımızda bunlar özgürlük alanı olarak büsbütün tespit edilmiş durumda. Fakat bu yapılar, idareye nüfuz edebiliyor. Yani devlet idaresinde farklı bir kanal açmak, oradan bir tesir alanı oluşturmak üzere. Kabul edilemez doğal. Lakin siz liyakat temelli bir sistem oluşturursanız, aslında kabul edilemez durumları ortadan kaldırırsınız. Bir manzara altında öteki bir aksiyon varsa, diğer bir çalışma varsa onun da yeniden genelini yapmak devletin en kıymetli misyonudur.”
‘DEVLET HERKESİN HAYAT STİLİNE HÜRMET DUYMAK ZORUNDA’
Babacan, İran’da yaşanan olaylarla ilgili olarak da şunları söyledi:
“Olayı duyduğumuzda çok üzüldük. Bizim görüşümüz çok açık. Öteki bir ülkenin iç işine, iç siyasetine müdahale de gerçek bir şey değil. Biz yalnızca insani açıdan, temel insan hakları açısından olaya yaklaşabiliriz. Devletin, insanların hayat stiline müdahalesini bırakıp, herkesin hayat şekline hürmet duyması ve herkesi olduğu üzere kabul etmesi, hakları müdafaası gerekir.” (HABER MERKEZİ)
