CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Erdoğan; zelzele acılarının üstüne, göstermelik beton döküp, sorumluluğunun üstünü örtmeye çalışıyor. Beton mikserlerini alana sürüyor. Döktüğü betonu da sosyete pazarındaki çığırtkanlar üzere, ‘deniz kumu değil ha, mıcırıyla, çimentosuyla, demiriyle, dört dörtlük’ diyerek, bir de pazarlıyor lakin pazarladığı betonun altında, ne hakikat dürüst bir temel var ne de hakikat dürüst bir demir kalıp var. Her işleri palavra, her işleri dolan… İşte size Recep Tayyip Erdoğan…Temel atacaklarına, temel fıkrasına imza atıyorlar” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Genel Liderimiz, öbür partilerle nasıl görüşüyorsa, sayın Muharrem İnce ile de görüşecek ve bu öteki gündemi de başka partilerle yaptığı görüşmeden farklı olmayacak” sözlerini kullandı.
Öztrak, ‘Tehdit ediliyorum’ açıklaması yapan AK Parti Küme Başkanvekili Sayın Hasret Güçlü ile ilgili “Özlem Hanım, kendisini yalnız ve yorgun hissetmesin. Bu ülkenin tüm vicdan sahipleri kendisinin yanındadır” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında; gündemi kıymetlendirdi.
ANKA’nın aktardığına nazaran Öztrak, şunları söyledi:
SEÇİMLERE GİDERKEN, TEHDİT VE ŞİDDET TEKRAR SAHNEDE: “Özgürlüğün bedeli, devamlı ihtiyattır. Demokrasimizin imkân ve araçlarını kullanarak, demokrasimize ve özgürlüklerimize tehdit oluşturanlara karşı ihtiyatı asla elden bırakamayız. Seçimlere 47 gün kaldı ve seçimlere giderken, tehdit ve şiddet tekrar sahnede. İlahiyatçı muharrir Cemil Kılıç, meskeninin önünde sopalı hücuma uğradı. İnsanların konutlarının, iş yerlerinin önünde pusuya düşürülmesi, bu ucube şahsım rejiminde, hadiseyi adiyeden oldu. Sandığa sayılı günler kalmışken sahneye sürülen bu hain pusuları, bu hain taarruzları bir kere daha lanetliyoruz. Sayın Cemil Kılıç’a geçmiş olsun diyoruz. Bu çeteler, bu tetikçiler bu yüreği kimden alıyor? Bunları kimler koruyup, kolluyor?
SİNAN ATEŞ CİNAYETİ EVRAKINDAKİ KANITLARI KARARTMA TEŞEBBÜSLERİ BAŞLADI: Sinan Ateş cinayetinin üzerinden, 87 gün geçti. Sinan Ateş’in gerçek katilleri, cinayeti azmettiren gerçek failler bulundu mu? Hayır, bulunmadı. Onun yerine, dava evrakındaki kanıtları karartma teşebbüsleri başladı. Alışılmış bu ülkede tehdit altında olanlar, yalnızca bu ucube rejimin muhalifleri değil. Koltuk için, makam için, mevki için, mansıp için, siyasi ikbal için AK Parti’nin öz evlatları bile tehdit ediliyor. Saray da buna sessiz kalıyor.
ÖZLEM HANIM KENDİNİ YALNIZ VE YORGUN HİSSETMESİN: İşte en son; AK Parti Küme Başkanvekili Sayın Hasret Güçlü bile ‘Tehdit ediliyorum’ diyerek isyan etti. Hasret Hanım neden tehdit ediliyor? ‘Ailenin Korunması ve Bayana Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, kırmızı çizgimizdir’ dediği için. Hasret Hanım, ‘Kadına şiddeti engellemeyi amaçlayan yasa, ittifak pazarlıklarına gereç yapılamaz’ dediği için, kendi topluluğundan taarruza uğradı.
Bu tehditlere, bu akınlara saray neden sessiz? Zira tek adam şahsım rejiminin başı, koltuk telaşına düştü. Onun tek önceliği, ne kıymetine olursa olsun, koltuğunu korumak. Koltuk için feda etmeyeceği hiç kimse, feda etmeyeceği hiçbir unsur ve bedel yok. Erdoğan koltuktan kalkmamak için partisinin Küme Başkanvekilini feda etmeye, dünden hazır.
Özlem Hanım, kendisini yalnız ve yorgun hissetmesin. Bu ülkenin tüm vicdan sahipleri kendisinin yanındadır. Şunun şurasında sandığa 47 gün kaldı. Bayana şiddeti hak görenlere, öncelikle bayanların sandıkta diyeceği olacak. Cumhuriyet Halk Partili bayanlar, DEVA Partili bayanlar, Demokrat Partili bayanlar, Gelecek Partili bayanlar, YETERLİ Partili bayanlar, Saadet Partili bayanlar ve elbette AK Partili bayanlar, MHP’li bayanlar, ‘Kadına şiddette hayır’ diyecek. Sandıkta mührü Kemal Kılıçdaroğlu hanesine vuracak. Bu ülkede hiçbir bayan merak etmesin, Millet İttifakı’nın iktidarında, 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun idaresinde, hiçbir bayan tehdit edilemeyecek. Hiçbir bayan, kendini yorgun ve yalnız hissetmeyecek. Bayana şiddet, bayan cinayetleri bu toprakların yazgısı olmaktan çıkacak.
Şu son birkaç günde, ülkemizdeki siyasi görünüm daha da netleşmiştir. Saflar barizleşmiştir. Biz barışmanın, kardeşliğin, helalleşmenin, açık yaraları kapatmanın, makulün, adaletin, hakkın ve hukukun; dünyamızı tahrip etmeden dünya ile rekabetin ittifakını kurduk. Karşımızda ise ‘kadına dayak ittifakı’ var. Bayanı domuz bağıyla boğanlara terörist diyemeyenlerin ittifakı var. Kin ve nefret üzerinden, bölüp parçalama üzerinden, hedefe ulaşmak için her araç yasaldır anlayışı üzerinden genişlemeyi seçenler var.
GAFFAR OKKAN’IN KATİLLERİ MUHAKKAKTIR. O KATİLLERE KİMİN AVUKATLIK YAPTIĞI BELLİDİR: Fakat bunlar ne bu ülkenin gençlerini ne bu ülkenin bayanlarını ne de bu ülkenin asil evlatlarını tanıyorlar. Milletimiz, ne şehit Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan’ın katillerini unutur. Ne feminist müellif Konca Kuriş’in katillerini unutur. Ne domuz bağlarıyla işlenen onca cinayetleri unutur. Ne de üç beş oy için, tüm bu cinayetlerin faillerine, bir kez dahi, terör örgütü diyemeyenlerle, ittifak yapanları unutur. Gaffar Okkan’ın katilleri belirlidir. O katillere kimin avukatlık yaptığı belirlidir. O katillere avukatlık yapana, bugün avukatlık yapmak da ne acıdır ki sarayın bekçisine düşmüştür. Bu zilleti milletini seven, vatanını seven, hiçbir ülkücü kardeşimiz, elbette unutmayacaktır. Milletimiz 47 gün sonra, sandık önüne geldiğinde, bunların hesabını, sorumlularından teker teker soracaktır.
21 YIL EVVEL HARUN OLACAĞIZ DİYENLER, 21 YIL SONRA KARUN OLDULAR: Devleti yönetenlerin asli misyonu, ülkede huzur ve refahı sağlamaktır. Vatandaşlarına keyifli bir hayat sunmaktır. İnsan devlet için yaşamaz. Devlet insan için yaşar. Devletlerin çöküşü ise her vakit ve her yerde ahlaki çöküşle başlar. Güce, zenginliğe kapılan yöneticiler yozlaştıkça devlet de yozlaşır. Yozlaşma büyüdükçe, çöküş de kaçınılmaz olur. Bu nedenle Platon, tam 2400 yıl evvel şu hakikatin altını çizmiştir; ‘Devleti yönetenler, mal ve mülk edinmemelidir. Aksi takdirde devleti korumak yerine, mal ve mülklerini muhafazayı öncelik yaparlar.’ Tam 2400 yıl evvel söylenen bu kelamlar, güya bugünkü Türkiye’yi yönetenler için söylenmiş. Siyasete tek bir yüzükle başlayanlar, bugün 1001 odalı saraylarda yaşıyorlar. 21 yıl evvel Harun olacağız diyenler, 21 yıl sonra Karun oldular. 21 yıl evvel mücahit olacağız diyenler, 21 yıl sonra havuz müteahhitti oldular. Rant dağıtmak, rant paylaşmak üzerine inşa edilen, yozlaşmış siyaset şekilleri, kentlerimizi talan etti. Yuva dediğimiz meskenlerimiz, afetlerde canımızı koruyamaz hale getirildi. Bu üslup siyaset, ülkemizde görülmemiş bir ahlaki çöküntüye neden oldu.
KIZILAY; ŞAİBELİ BAĞIŞLARLA, PARA TRANSFERLERİYLE PARAVAN BİR TİCARETHANEYE DÖNÜŞTÜ: Dünyalıklar için, ahiretler yakıldı. Parayı, imana tercih ettiler. ‘Parayı bulmak’, ‘parayı ezmek’ yeni düsturları oldu ve bu arsız nizamları ebediyen sürsün diye, devletimizin tüm taşıyıcı kolonlarını, birer birer kestiler. Köpeksiz köyde değneksiz gezebilmek için esaslı kurumlarımızı birer birer yok ettiler. Yasama, yürütme ve yargı tek bir kişinin, iki dudağı ortasına sıkıştı kaldı. Devletin adalet direği çökertildi. Müellifi oldukları bu ucubenin ismine da ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ dediler. Pekala, bu ucube sistemle bir arada, son beş yılda neler oldu? Neler yaşadık? Devletin kurumları çöktü. Eğitim çöktü. Dış siyaset çöktü. İktisat çöktü. Sıhhat çöktü ve en sonunda sarsıntıda binalar, yollar çöktü. Her afet bu ucube sistemle felakete dönüştü. 50 binden fazla yurttaşımız, zelzelede enkaz altında, bağıra, bağıra soğukta donarak can verdi. Bu ucube sistem elinde; askerimiz 48 saat boyunca, enkazın başına gönderilmedi. Sahra hastaneleri, sahra mutfakları, sahra çadırları süratle kurulmadı. Enkazdan çıkanlara, Mehmetçiğin sıcak yardım eli ulaştırılmadı. Beceriksizlikleri, kifayetsizlikleri, ideolojik önyargıları nedeniyle, on binlerce canımızı kaybettik. Zelzelede milletimiz her afette yanında gördüğü Kızılay’ı aradı. Kızılay millete çadır kuracağına, millete çadır sattı. Bunların elinde, ülkemizin göz bebeği Kızılay, şaibeli bağışlarla, şaibeli para transferleriyle, vergiden kaçınmaya aracılık eden, paravan bir ticarethaneye dönüştü.
BU HÜKÜMETİN BEYİN VEFATI GERÇEKLEŞMİŞTİR: 21 yılın sonunda, palavra, dolan ve talan, bu yozlaşmış takımların, alamet-i farikası oldu. İşte en son Hatay’da yaşananlara bir bakın, Erdoğan sarsıntı acılarının üstüne, göstermelik beton döküp, sorumluluğunun üstünü örtmeye çalışıyor. Beton mikserlerini alana sürüyor. Döktüğü betonu da sosyete pazarındaki çığırtkanlar üzere, ‘deniz kumu değil ha, mıcırıyla, çimentosuyla, demiriyle, dört dörtlük’ diyerek, bir de pazarlıyor ancak pazarladığı betonun altında, ne yanlışsız dürüst bir temel var ne de yanlışsız dürüst bir demir kalıp var. Birkaç metrekare yer üzerine, yalap, şap döşenen demirler, üzerine dökülmüş beton, Her işleri palavra her işleri dolan…İşte size Recep Tayyip Erdoğan…Temel atacaklarına, temel fıkrasına imza atıyorlar. Ecdat yadigârı Süleyman Şah Türbesi’ni kendi topraklarımızdan kaçırıp seyyar türbeye çevirenler, oradan oraya gezdirenler, artık de seyyar temel icat ettiler. Zelzele bölgesinde oradan oraya temel gezdirecekler. Algı yöneteceğiz derken, milletin aklına, zekâsına hakaret ediyorlar. Milletin ferasetinden bihaberliğin, bu kadarına da pes… Milleti 48 saat enkazın altında bir başına bıraktılar. Beceriksizlikleri, rant hırsları, rantiyecilikleri nedeniyle, on binlerce insanımız can verdi. Bundan zerre kadar da hicap duymadılar. Nedamet getirmediler. İstifayı akıllarına bile getirmediler. Bunlar utanma hislerini büsbütün kaybettiler. Utanmadan, sıkılmadan, zelzele bölgesinde seçim gösterisi yapmak için, milletin milyonlarını döküyorlar. Özel uçaklar, lüks araçlar, otobüsler, muhafaza konvoyları, gösteriş için seferber ediliyor. Bir tarafta, Erdoğan’ın atadığı İçişleri Bakanı, zelzele bölgesine, ‘çay gönderin, kahvaltılık gereç gönderin, terlik gönderin, eşofman gönderin’ diye milletten ricacı oluyor. Erdoğan ise, binlerce insanımızın öldüğü enkazın ortasında, lüks otobüsüyle gezip, milletin başına oyuncak fırlatıyor. Seçim gösterisi yapıyor. Daima söylüyoruz. Bu hükümetin beyin mevti gerçekleşmiştir. Bu hükümet siyaseten ölmüştür lakin hala öldüklerinin farkında değiller. Milletimiz sandıkta fişlerini çekince, siyasi mevta olacaklar. Bunların azıcık akılları olsa, azıcık vicdanları olsa, milletimize azıcık sevgileri olsa, bari gitmeden sarsıntı bölgesinde, süreksiz barınma problemini, hal yoluna koyalım derlerdi lakin nerede bunlarda o akıl, o fikir, o vicdan… Sarsıntı bölgesinde hala, ‘çadır, konteyner’ diye bağıran, yurttaşlarımız var. Hakikat düzgün tuvalet yok, duş yok, çamaşırhane yok, okul yok. Hala hesap kitap yok. Diyarbakır’da Dicle ırmağının kıyısına, çadır kent yapmışlar. Yağmur yağıp sel olunca, dereler, ırmaklar taşınca, 125 milyon liraya kurulan çadır kent, çöp olmuş…
HER İŞLERİ YALAP, ŞAP: Tıpkı sorun Adıyaman’da da var. Yağmur suları sel olunca, çadırlar, çamur deryalarının ortasında kalmış… Her işleri plansız, her işleri programsız, Her işleri yalap, şap… Bir öncelik listesi yapın. Buna uygun bir yol haritası oluşturun… Plan, program yapın… Sarsıntı bölgesinde birinci öncelik, depremzedeler için, inançlı, sağlıklı süreksiz barınma alanlarını oluşturmak. Buna uygun konteyner kentler kurmak. Modüler okullar ve ömür alanları oluşturmak. Üretimin sürmesi için, insanlarımızı bölgede tutacak, barınma imkânlarını ve teşvikleri vermek fakat bu rantiyecilerin tek kederi giderayak, bol bol ihale yapmak, kazanın tabanını uygunca sıyırmak. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına nazaran, sarsıntı bölgesinde, acil yıkılacak, ağır hasarlı yahut hâlihazırda yıkık her 100 konuttan, 41’i Hatay’da. Hatay açık orta, zelzelede en ağır darbeyi yiyen ilimiz. Acil yıkılacak, ağır hasarlı yahut yıkık konut sayısında, Hatay’ı yüzde 19 ile Kahramanmaraş, yüzde 11 ile Adıyaman, yüzde 6 ile de Gaziantep takip ediyor. TOKİ’nin sarsıntı bölgesinde, 21 Şubat ile 14 Mart tarihleri ortasında açtığı, toplam 29 bin 924 konutluk ihalenin, dağılımına bakıldığındaysa, ihalesi yapılan her 100 konuttan; 33’ü Gaziantep’te, 29’u Kahramanmaraş’ta, 19’u Malatya’da, 6’sı ise Hatay’da…Yıkılan konutların yüzde 41’i Hatay’da ancak depremzedelere yapılacak konutlar için açılmış ihalelerin yalnızca yüzde 6’sı Hatay’da. Bu nasıl bir hesap? Yıkımın büyüğü Hatay’da fakat en az konut ihalesi de Hatay’da. Acil yıkılacak, ağır hasarlı konut sahipliğinde, birinci sırada olan Hatay, konut ihalelerinde dördüncü sırada…Depremde yıkılan binalar üzerinden bile siyaset yapmak, hangi vicdana sığar? Erdoğan Hatay’da ne diyordu? ‘Burası CHP’li demedik, bunlar da vatandaşımız dedik.’ Bu kelamlar bile bilinçaltında hangi berbat fikirlerin olduğunu gösteriyor. Halep oradaysa, Arşın da burada… Devlet bu türlü yönetilmez. Devlet, akılla, bilimle, liyakatle, planla, programla yönetilir. İşte bizim Beylikdüzü Belediyemiz, süreksiz barınma sorunu en öncelikli sorun diyerek, İskenderun’da altyapısı hazırlanmış, hoş bir çadır kent kurdu. Akabinde da İskenderun Belediyesine ve İskenderun Kaymakamlığına teslim etti. Devlet işte bu türlü yönetilir.
BİZ ‘KURAL’ DİYORUZ ONLAR ‘KRAL’ DİYOR: 13’üncü Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Mayıs sabahı devletin başına geçtiğinde, parti devleti son bulacak. Devlet, tekrar devlet olacak. Siyasi partiler, parti üzere olacak. Her şey yerli yerine oturacak. Biz millet ittifakı olarak, dersimizi uygun çalıştık. Neyi yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, ne vakit yapacağımızı, ‘Ortak Siyasetler Mutabakat Metniyle’ programladık. Hukuk, adalet ve yargıdan, kamu idaresine, yolsuzlukla gayretten, iktisat, finans ve istihdama, afet idaresine, 9 ana başlıkta, 2 bin 300’den fazla somut amaç, siyaset ve proje belirledik. Cumhur İttifakı’nda bu türlü bir hazırlık, bu türlü bir plan, program var mı? Ne gezer. Biz ‘kural’ diyoruz. Onlar ‘kral’ diyor.
FAKİRİ, FUKARAYI ENFLASYON BELASINDAN KURTARACAĞIZ: Cumhur İttifakı’nın, Yine Refah Partisiyle imzaladığı protokoldeki, şu söze bir bakın: ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın, Hazine’yi fonlandırmasının, önündeki mahzurların kaldırılması sağlanacaktır.’ Yani, Hazine kısa vadeli avansına benzeri düzenlemelerle, ‘karşılıksız para basmanın önünü, tekrar açacağız’ diyorlar. O vakit beğenilen geldin 1994 krizi, siz bunu dediğiniz anda, bu ülkede yatırım yapılır mı? Yapılmaz. Kimse bu ülkeye güvenip, parasını getirir mi? Getirmez. Zira herkes, enflasyonun doludizgin şaha kalkacağını görür ve bilir. Hayat pahalılığının sebep olacağı huzursuzluğu görür. Pekala, Ortak Siyasetler Mutabakat Metninde biz ne diyoruz? Mutabakat metninin 78’inci sayfası; ‘TCMB’nin Hazine ile direkt yahut dolaylı, finansman bağlantısı kurduğu kâr ve yedek akçe dağıtımı, açık piyasa süreçleri, menkul bedeller cüzdanı, cari hesap münasebetini, TCMB yasasında açıkça düzenleyecek, bu suretle Hazine’ye direkt kaynak transferi suretiyle, nakdî genişlemeye yol açılmasını önleyeceğiz.’ Yani enflasyonu bitireceğiz. Yoksulu, fukarayı enflasyon belasından kurtaracağız. Aramızdaki farka bakar mısınız? Aramızdaki fark gündüz ve gece gibi… Biz akıl, bilim, tarihî deneyime dayanarak, politikalarımızı belirliyoruz. Onlar ise ideolojik taassupla akıldan ve bilimden hiç nasiplenmeyerek, tarihten hiç ders almayarak belirliyor.
13’ÜNCÜ CUMHURBAŞKANIMIZ KEMAL KILIÇDAROĞLU BABA ERBAKAN’IN KEMİKLERİNİN SIZLAMASINA MÜSAADE ETMEYECEK: Bu ortada imzaladıkları protokolde, yolsuzlukla gayret konusunda, yanlışsız dürüst tek bir kelam edilmemiş, demek ki Yine Refah Partisi, yolsuzluklardan, kul hakkı yiyenlerden şikâyetçi değil. Daha şunun şurası 5 ay evvel Fatih Erbakan Konya’da Erdoğan’a ne diyordu? ‘20 yıldır yolsuzlukla uğraş noktasında, yoksulluğun ortadan kalkması noktasında ne yaptınız? Kaç kişiyi bünyenizden söküp attınız? Kaç şahısla ilgili soruşturma açılmasına müsaade ettiniz? Bunları beşere sormazlar mı?’ Pekala, Siz AK Parti ile koalisyon protokolüne imza atarken bu soruları sordunuz mu? Bu sözlerinizi hatırlayıp, gereğini neden yapmadınız? Lakin oğul Erbakan hiç merak etmesin. Tüm bu soruların gereğini, 13’üncü Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu yapacak. Baba Erbakan’ın kemiklerinin sızlamasına, müsaade etmeyecek.
MİLLETTEN ÇALINAN 418 MİLYAR DOLAR, SÖKE SÖKE ÇALANLARDAN GERİ ALINACAK: Neyse, artık 47 gün kaldı. Tüm bu meseleleri biz çözeceğiz, tüm haksızlıkları biz gidereceğiz. 47 gün sonra milletimiz evvel feraha, akabinde da refaha kavuşacak. 14 Mayıs’ta Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı, Kemal Kılıçdaroğlu olacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Mafyanın 10 bin dolar rüşvet verdiği Milletvekili, Yargı önünde hesap verecek. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Beşli çetelerden hesap sorulacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Milletten çalınan 418 milyar dolar, söke söke çalanlardan geri alınacak. Millete, asıl sahibine verilecek. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Merkez Bankası’nın buharlaşan, 128 milyar dolarının hesabı sorulacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Yolsuz ve uğursuzlar kaçacak delik arayacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Sinan Ateş cinayeti aydınlatılacak. Gaffar Okkan’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ruhu huzur bulacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Memleket rahat bir nefes alacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Çalışanın, memurun, emeklinin, dul ve yetimin yüzü gülecek. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Yurtta barış, bölgemizde barış, cihanda barış olacak. Artık şafak atarsa 47… Plaka Mardin’e düştü. Tüm Mardinlilere de, buradan selam olsun. 14 Mayıs’a artık sayılı günler kaldı. 14 Mayıs’ta kazanan demokrasimiz olacak. Kazanan Millet İttifakı olacak. Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı, Kemal Kılıçdaroğlu olacak. Sözlerimi bitirirken, Komşumuz ve dostumuz Bulgaristan’da 2 Nisan 2023 tarihinde erken genel seçim yapılacak. Bu vesileyle, demokrasiye sahip çıkmanın en hoş yolunun seçmelerin sandığa giderek iştiraki artırması olduğunu, Türkiye de de ikili vatandaşların sandığa gitmesini önemsemediğimizi bir sefer daha belirtmek istiyorum.”
İNCE İLE DE GÖRÜŞECEK: Öztrak, açıklamalarının akabinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Memleket Partisi Genel Lideri Muharrem İnce ile görüşüp görüşmeyeceği ile ilgili sorulan soruya, “Genel Liderimiz, öteki partilerle nasıl görüşüyorsa, sayın İnce ile de görüşecek ve bu öteki gündemi de başka partilerle yaptığı görüşmeden farklı olmayacak. Biz bu seçimin ikinci tipe kalmayacağını biliyoruz. Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu birinci tıpta bu ülkenin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak ve 15 Mayıs sabahı değişik bir Türkiye’ye uyanacak. Listeler üzerinde arkadaşlarımız çalışmaya devam ediyor. Bitince gerekli açıklamaları yapacaklar” dedi.
HÜKÜMET 20 YILDIR BEŞLİ ÇETEYE HİZMET ETTİ: En düşük emekli maaşının artırılması düzenlemesine gazilerin de eklenmesi ve bakanlıkların yeni işçi alımlarıyla ilgili açıklamaların anımsatılması üzerine Öztrak, şunları söyledi:
“Bu hükümet 20 yıldır beşli çeteye hizmet etti lakin sandık ufukta göründü baktılar pabuç kıymetli, nihayet millet akıllarına geldi. Keşke sandık gelmeden tüm bunları yapsalardı. Millete yok yere yıllarca eziyet ettiler lakin milletimiz neyin ne için yapıldığını çok yeterli biliyor. Yıllarca beşli çeteler için çalışanlara bunun yanıtını sandıkta verecek.”
CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına itiraz edip etmeyeceğine ait yöneltilen soruya da Öztrak, “Bu mevzuda YSK’ya yapılacak yeteri kadar itiraz başvurusu yapılıyor. Anayasa’nın kararları aşikâr, yasalar belli… Doğal bu ülkede Anayasa’nın askıya alındığı bir nizam olduğunu da unutmamak lazım. Millet İttifakı’nın kuruluşundaki gaye tüm bu adaletsizlikleri, hukuksuzlukları bitirmektir” cevabını verdi.
TRT MİLLETİN PARASIYLA AKP’NİN REKLAM AJANSI HALİNE GELDİ: Tekrar Refah Partisi Genel Lideri Fatih Erbakan’ın Cumhurbaşkanı adaylığını açıkladığı gün TRT yayınının kesilmesi ve Cumhur İttifakı’na katılacaklarını duyurmasının akabinde Erbakan’ın TRT’ye konuk olmasına ait sorulan soruya da Öztrak şöyle cevap verdi:
“Bu yaşananlar uzunca bir müddettir, lisana getirdiğimiz TRT’nin milletin parasıyla nasıl AK Parti’nin reklam ajansı haline geldiğini açık seçik ortaya koyuyor. Bugün bu ülke basın özgürlüğünde şayet Uganda’nın gerisindeyse nedenlerinden bir tanesi de budur.” (HABER MERKEZİ)
